Yapılabilirlikler genelde teknolojinin bize verdiği olanaklar ile sınırlı... Kim derdi bugün cep telefonundan canlı canlı konser seyredeceğimizi...İçerik her daim sabit yani o şarkılar hep orada bir yerlerde duruyor ama nasıl sahip olacağımız ise tamamen bize kalmış. İster gider konserde canlı canlı izleriz, ister kasetini, cd'sini, dvd'sini alırız, radyodan dinleriz, tv'den klibini izleriz...vs





Neredeyse her konudan,her durumdan bir içerik çıkarmak mümkün. Yeter ki onu çıkartabileceğimiz (sunabileceğimiz) ve kullanabileceğimiz teknoloji var olsun... Yani içerik sabit, bizi bekliyor fakat içeriğin müşteriye arz edilme şekli yani paket (context) her geçen gün gelişiyor, değişiyor. Context'de ki bu değişiklik ya içeriğe daha kolay ulaşılması için yada mevcut ulaşıma alternatif yöntemler için var...





Hatırlar mısınız, eskiden yani bu SMS çağının ilk başlarında, herkesin telefonu aynıydı. Tüm telefonlar aynı çalar (dülülülülü dülülülülü) ve o tüm yeşil ekranların üzerinde hep aynı şeyler yazardı (Operatör'un isimleri). Sonra SMS'in keşfi ve onu kullanmanın zevkiyle, insanoğlu (her zaman yaptığı gibi) mevcut teknolojiyi farklı şekilde kullandı..





Önce birileri çıktı ":" ve ")" işaretlerini birlikte kullanarak M-irc ve Icq tecrübelerinden hatırladığı gülen yüzleri ":)" SMS ile yapıp, mutluluk mesajları gönderdi.





Sonra bir başka biri bu noktalardan, virgüllerden, parantezlerden güller-çiçekler yaptı ve sevdiklerine gönderdi....Pixel'lerin de işin içine girmesiyle bunlar iyice grafik halini aldı ve artık bu grafikler, o monoton ekranlarda operatör isimleri yerine görüntülenen bir fenomen hale geldi.





Fenomen tanımlaması bence bu açıklamaya “cuk” oturuyor. Fenomen yani bir olgudan ziyade, amacı, varlığı, çıkış noktası tam olarak açıklanamayan bir olgu ... Peki kim kullanırdı bu salak logo'ları? Sıradanlıktan sıkılmış, farklılıktan yoksun kim varsa... yani neredeyse herkes....





Teknoloji o zamanlar telefonun ancak logosu ve çaldığı zil kadar farklılaşmasına, kişiselleşmesine izin veriyordu. Herkesten daha çok farklılaşmak isteyenlerse bu işin sınırlarını tabi ki sonuna kadar zorladılar.





Sektörün nasıl doğduğunu anlatmaya gerek yok herhalde.. Arz her zaman olduğu gibi yine talebi takip etti...





Az bir zaman sonra tuttukları takımın adını mümkün olan her yere yazanlar, kazıyanlar bu işi telefonlarda da yaptılar. Logolara takımların adlarını yazdılar, marşlarını melodi yaptılar...Yani anlaşıldı ki birileri sevdikleri markalarla, telefonlarından show yapıyordu...





Ticari markalar burada ki ışığı görmekte geç kalmadılar ve onlarda logolarını arz ettiler. Artık neredeyse tüm markaların logosu, melodisi vardı. Şarkıcı isimleri, ünlüler, araba markaları, komik espriler, siyasi partiler, spor takımları, okul isimleri... akla hayale gelen ne varsa emin olun birilerinin telefon ekranında hayat bulmuştur.





(bu arada Nokia'nın 6110 modelini hiç unutmam...onun menüsünde arayan kişiye göre ayarlanabilen logolar vardı. Sevgiliniz arayınca ekranda kalp yanıp sönerdi...)





Zamanla teknoloji biraz daha gelişti. Cihaz tarafında (ses ve görüntü) yaşanan gelişmeler (örn: renkli ekran ve MMS) içeriğin rengiyle, sesiyle daha kaliteli sunulmasına imkan verdi. Artık renkli logolarımız ve ne olduğunu anlayabildiğimiz zil'lerimiz vardı... Nitelik olarak müşteri ihtiyacı ve ekran sınırlı olduğu için logonun arzı pek ilerlemedi... (tabi teknoloji telefon üzerinden video kliplerin izlenmesine bile şu an olanak tanıyor ama çok talep edilen logo'ların bu kadar gelişmiş olmasına gerek yok. Zaten bu klipler başka birer içerik olarak arz ediliyor)





Logolar bir yana, buz dağının sadece su üstünü temsil eden ringtone tarafında işler böyle olmadı. Sanatçıların “korsan tehdidi” yüzünden para kazamadıklarını iddia ettikleri, ağladıkları bir dönemde, neredeyse albüm satışları kadar ciro yapan bir ringtone devri başlamıştı... (şu an ringtone satışı yapan firmalar ile ortak şirket kurup albüm çıkartan sanatçılar var)





Sanatçılar kazanmadıkları zaman, hep üretemediklerinden dert yanarlar ve (biraz üstü kapalı olsa da) hayranlarını artık artık üretmemekle tehdit ederler... belki de bu ringtone satışları onların üretmelerini sağlayan tetikleyici bir etken olacaktı ..





Sanat ile ticari kaygı arasında ki ikilemi henüz çözmüş olamasam da, ne mutlu ki artık ticari sebepler yüzünden üretememe kaygısı!!! yaşayan değerli sanatçılarımız, bir nebze de olsa rahatlayacaktı...Eskiden de böyle olmadı mı, Nice Da Vinci'ler, Köroğlu'lar, Shakespeare'ler ürettikleri eserler satmadıkları vakit, parasız kaldıkları, 4X4 cip'leri olmadığı zaman sanatı bırakmadılar mı? :) Bırakmadılar tabi, onlar ölene dek ürettiler, öldükten sonra tarih onları benzerleri ile karşılaştırıp ödüllendirdi... Neyse konumuz bu değil...





Artık teknolojinin sunduğu nimetler, yaşanmış kötü tecrübeler ve para kazanma arzusuyla bunları satan firmaların politikaları sebebiyle “korsan'a hayır” diyor ve telefon üzerinde aldığımız ne kadar içerik varsa hepsine telif hakkını (paşa paşa) ödüyoruz.





Zaman ilerliyor, serüven devam ediyor. Bugün o meşhur ringtone'larımız neredeyse bir mp3 kalitesinde... Teşekkürler teknoloji :)





Peki çok yakın zaman da ne olacak? Herkesin de dediği gibi Ipod'lar ölür, telefonların içinde birer yazılım olarak tekrardan hayat bulur, telefonlarımız bir mp3 çalar haline gelir. İki yöntem çıkar karşımıza. Ya bu mp3'leri bilgisayardan cebe yükleriz, yada ringtone satın alır gibi telefon üzerinden indiririz. Benim gelecek senaryom bunlardan ikincinin çok baskın bir şekilde olacağı.





Telekom teknolojisi her zaman ve sadece mobiliteyi geliştirir sananlar yanılıyor. Cep telefonlarının bana kalırsa en saklı gerçeği, bizlere dijital birer kimlik monte eden en yaygın araç olmuş olmasıdır. Cep telefonları sayesinde artık kimliğimizi sanal dünyada yayınlamış bulunuyoruz. Takip ediliyoruz...İzleniyoruz...Wake Uppp! Big Brother is watch'in u :)





Neden bilgisayardan istediğimiz ürününün kaçağını rahat rahat kullanıyoruz da, basit bir melodiye bile telif ödüyoruz. Cevabı burada: Çünkü telefonlar bizleri numaralandırıp, kimliğimizi her daim taşımamıza ve saklanamamamıza sebep veriyor.





Ben biraz polyanacı davranıp bu işe biraz iyi yönünden bakmayı deneyeceğim. Umarım teknolojinin artısı eksisinden çok olur.





Bir zaman sonra, yani birim zamanda taşıdığımız data mikarı artınca (örneğin 3G yada WiMax gibi teknolojiler) telif hakları ödenen ringtone'lar yerine daha gelişmiş content'ler ve bu content'leri taşıyan daha gelişmiş content'ler satın alıyor olacağız..Örneğin mp3'ler, video klipler, diziler...vs





Tabi bunlar görebildiğimiz gelecek... Bu işin birde daha ilerisi var.





peki ya bu iş nereye gidiyor... buna da yazının ikinci kısmında yer veriyorum.





İkinci kısım bu gelişmelerin içeriği ve içeriğin sunuş şeklini nasıl değiştireceği, müşterinin talebinde ne gibi değişiklikler yaratacağı ve diğer sektörleri dolaylı olarak nasıl etkileyeceği ile alakalı olacak...