Diyelim ki teknolojik sınırlarımız yok...





Misal bugün evlerimizde sahip olduğumuz 512 kb'lık internet erişimine cep telefonları ile sahip olsak(gerçi sınır yok demiştik ama neyse) içerik olarak ne alırız, ne yeriz ne içeriz?



Cevap: logo değil, ringtone'da değil...





Daha sofistike olmalı....Bunu anlamak için sistemin içine girmek gerek. Parçalara bölmek, analiz etmek ve tahminde bulunmak... (Not a prediction. A forecast!)





İçeriği bir çok farklı şekilde gruplara ayırabiliriz... Bu yazımda ben içeriği “Kişiselleştirme Amaçlı İçerik”, Mobilite Odaklı İçerik” ve “Cihaz Tabanlı İçerik” olarak üçe ayırıyorum...





Daha açıklayıcı olmak gerekirse;





  • logo ve/veya melodi'ler telefonumuzun farklılaşması için birer örnek olabilir Yani olayı kullananın kendisiyle. Kullanıcı kişiliğini, karakterini cihaza yansıtıyor. Yani kendini aynalıyor. İşte bu “Kişiselleştirme Amaçlı İçerik”...




  • Mp3, video ve oyunları ise “Cihaz Tabanlı İçerik” olarak inceleyebiliriz. Cihaz ne kadarına izin veriyorsa, o oranda gelişmiş içerikleri alıp kullanabiliriz. Amaç telefonun nimetlerinden faydalanmak.






  • Mobilite Odaklı İçeriği” ise gerçek zamanlı ve/veya lokasyon bazlı içerikler olarak tanımlamak mümkün. Örnek vermek gerekirse bulunduğumuz yada sorgulamadığımız yerin adres bilgisi, hava durumu, trafik bilgisi , bunun yanında maç sonuçları, çekiliş gibi içerikler lokasyon bazlı ve/veya gerçek zamanlıdır. Yani burada da amaç operatörün ve kablosuz hareketliliğin nimetlerinden faydalanmak.







Kişiselleştirme Amaçlı İçerik'ler teknolojinin sunduğu yeniliklere çok çabuk tepki veriyor. Yani bu tarz içerikler en hızlı değişenlerden biri. Şu ana kadar bu grupta sese ve görsel içeriğe odaklandık. Bunu azda olsa telefon temaları destekledi. Artık farklı cihazlara bu kadar detaylı, ortak bir içerik sunmak zorlaştığı için (bence çok güzel bir içerik olan) telefon temalarının daha doğmadan öldüğünü düşünüyorum.





Fakat aklıma işletim sistemleri geliyor. Kullanıcılar telefonlarında ki işletim sistemlerini ve dolayısıyla telefonlarının işe yarayış şeklini değiştirebilirler. Eğer kullanıcı verilen içerikler (uygulamalar, programlar) sayesinde, telefonunu diğerlerinin kullandığından daha farklı şekillerde kullanırsa bu oldukça kişisel bir tarz olur.





Logolar ve melodiler telefonların diğerlerinin gözüktüğü gibi gözükmemesini, diğerlerinin çaldığı gibi çalmamasını sağlayan birer üründü.... Şimdi ise telefonun diğerlerine sağladığı faydadan daha farklı bir fayda sağlandığı döneme geçebiliriz. Bu bence tüm bu kişiselleştirme yada farklılaştırma sendromlarına en tatmin edici cevaplardan biri olacaktır. Bunların neler olabileceğinden daha sonra bahsedeceğim.





Yakın zamanda, kişiye özel yapılmış içeriklerin satacağını düşünüyorum. Buna örnek olarak Turkcell'in çalarken-dinlet (ringbacktone's) servisinde sunduğu içeriği verebiliriz. Aranan kişinin ismine özel çalan şarkılar. Tabi bu sadece çok basit bir örnek. Yarın bir gün arayan kişinin, karşı tarafın melodisini belirleyebileceği fantezi bir servis çıkabilir. Yani arayan (buna A kişisi diyelim), B kişisini aradığında B'nin telefonunda ne çalacağına karar verebilir.





Mesela diyelim ki; A FB'li, B GS'li... O gece FB, GS'yi yendi. FB'li(A) ayarlıyor kendi ararken-dinlet tonunu ve GS'li arkadaşının telefonu kendi(A) aradığı vakit Fener marşı çalıyor. GS'li fanatiğin telefonu "En büyük fener" diye çalıyor...





Yada arayan ekranda çıkacak olan resimide kendisi belirleyebilir. Tabi bunların hepsinde telefonun hem sunucu hemde istemci gibi hareket etmesi gereken bir durum var. Şu an ki cihazlar ile bunları yapmak mümkün değil.





Diyeceksiniz ki; "yok kardeşim olur mu öyle şey, benim telefonuma başkası karışamaz". Bal gibi olur. Zaten kimse karışmıyor, siz bunu yapabilecek olanlara izin veriyorsunuz.





Bana kalırsa bu bahsettiğim servis her insanın bir diğerine istediği gibi seslenme özgürlüğüdür. Örneğin yoldan geçerken size isminizle de seslenebilirim, “şşşş baksana” da diyebilirim, ıslıkta çalabilirim... Ben derim ama bakıp bakmamak, benimle iletişime geçip geçmemek size kalmış.





Gerçek hayatta nasıl ki insanların size nasıl sesleneceğine, seslenenin kendisi karar veriyor, burada da aynı durum var.





Zaten bu işin tersini yapıyoruz. Aranan kişi diğer taraf onu ararken, ondan izinsiz olarak ona bir şeyler dinletiyor. (çalarken dinlet)





Bu hayale “daha çalarken-dinletileri bile kullanıcı belirleyemiyor. Nasıl olacak da arayan, arananın melodisini belirleyecek?” diye gülenlerde olmuyor değil. Evet doğru kullanıcı ringbacktone'larda kendi içeriğini belirleyemiyor. Fakat işin aslı böyle değil. Dünya'da (dikkat ederseniz) çalarken dinlet(ringbacktone) müziğini kullanıcının kendisinin yükleyebildiği bir model bildiğimiz kadarıyla yok. Sebebi ise bu servisin terörist kişiler tarafından kullanılabilecek bir mecra olması riskiymiş. Yani ben mesela bir yere saldırı planlıyorum. Sizde benim örgüt arkadaşlarımsınız. Beni aradığınız vakit benim çalarken-dinlet melodimde (daha önceden kaydetmiş olduğum mesajda) saldırının planlarına erişebileceğiniz bilgiler var.





İnandınız mı ? Ben değil...Bahsedilen bu tehdit zaten her zaman var. Teröristler kripto ile 32 bit şifreler ile mesajlaşıyor. Merak etmeyin, kimse çalarken dinletiler ile ikiz binalara uçak sürmez.





Olayı şöyle açıklayayım. Eskiden telefonlarınız fotoğraf çekmiyor, bilgisayara bağlanmıyor, ses kaydetmiyorken logoyu melodiyi nasıl alıyordunuz. Para verip di mi? atıyordunuz SMS'i kaydedip ayarlıyordunuz. Yani bu bir gelir kaynağıydı... Şimdi ise kimse logo yada melodi almak zorunda değil. Çek istediğin fotoyu, yerleştir ekranına yada kaydet bir ses ve ringtone olarak ayarla. Noldu? Sektör durdu...





Buna karşılık ringbacktone ise cihaz ile alakalı bir olay değil, cihaz hafızasında saklanmıyor. Tamamen operatör kontrolünde. Operatör izin vermediği sürece kimse kendi çalarken-dinletisini kendisi belirleyemez. Satın almak zorundasınız. Para vermek zorundasınız. Satıcı elinde böyle bir imkan varken neden onu bedava versin.





Bunları yazarken birileri "iyide firma, kullanıcının kendi yarattığı içeriği sisteme yüklemesine de para karşılığı izin verir, yani öyle de para kazanır" diye düşünüyordur.





Evet bu bir foto olsa belki ama neredeyse 25-30 saniyelik bir ses içeriğinden bahsediyoruz ve bu cihazda duran bir içerik değil. Yani C2C değil, C2S (client to server). Yüz binlerce kişi kendi içeriğini sisteme yükleyecek...Bu veritabanının yönetimi, denetlenmesi , bakımı oldukça pahalıya gelir. Kimse altyapısını böle basit bir katma değerli servis için gereksiz yere yormaz. Yani sistem mümkündür ama mümkün değildir...





Kaldı ki operatörlerin en korkutuğu konu:Hukuk. Bahsi geçen bu içeriklerin tümünü operatör saklıyor olacak. Sizce operatör iki kuruşluk kar için, böyle bir sorumluluğun altına girer mi? Cevap: Evet! terörizme dur demek gerek...





Ama gel gör ki bahsettiğim çaldırırkendinlet (pushtone) böyle mi.. İnsanlara daha ararken bile bir mesaj vereceksiniz. İletişim teknolojilerinin etinden sütünden faydalanmak bu olsa gerek. Kullanıcı alacak telefonunu. Seçecek içeriği. Her birini, (kimi aradığında ne çalacak gibi) ayarlayıp, kişilere göre atayacak. Hatta önceden belirlenmiş bir kaydın çalması yerine, o an kendisi bile canlı canlı konuşabilecek. Örneğin ben Zeynep'i arıyorum. Telefon çalarken ben bir tuşa basıyorum ve mikrofona konuşuyorum; "Zeynep aç su telefonu, orada olduğu biliyorum, hadi uzatma artık..." :) Aynı telesekreterlerde yaptığımız gibi yani...





Yani Push To Talk'un bir ringtone olarak atanması gibi bir şey bu...





Tabi tüm bunlar ücretli olacak. Karşı tarafın böyle bir içeriği kendi cihazından alabilmesi için bir GPRS erişimi gerekiyor. Çünkü bir upload ve download durumu var. Bu durumda tüm masrafları da arayanın karşılaması gerekiyor. Bu masrafın arananla hiç bir alakası yok. O zaman bu servisin bir esprisi kalmaz.





Neyse bu servis şimdilik sadece ufak bir hayal olarak kalsın ve biz konumuza devam edelim.





Yazının başında Mobil içerikleri gruplara ayırmış ve her grubun farklı dinamikleri olduğunu söylemiştik. Bunlardan en güzeli ve inovatif olanı ise bana kalırsa "Mobilite Odaklı İçerik". Bu kategoride ki içeriğin bence en önemli özelliği tüm bu gruplar arasında en yavaş şekilde değişecek olan olması. Genelde real time ve/veya lokasyon bazlı bilgilerin sunulduğu bir içerik tipi...Yani hareket özgürlüğünün bize sunmuş olduğu içerikler.





Context yada içerik kurgusu değişebilir ama içerik mantığı hep aynı kalacak. Örneğin Ekip mobil gene araç filomuzun nerede seyrettiği bilgisini verecek ama "cell" bazlı olarak değil, koordinat olarak. Yani 5 metre yanılma payıyla...Nasıl mı. Hibrit telefonlar sayesinde... Bu telefonlar hem GSM hemde GPS destekleyen süper aletler. Şimdiden IBM ve HP'nin bu tarz hibrit modelleri piyasaya sürdüğünü biliyoruz. Dediğim gibi önce cihaz sonra servis, önce teknoloji sonra kurgu, önce context sonra content...





Cihaz Tabanlı İçerik” için bilgisayarların gelişimi bazı konularda ışık tutabilir. Pil ömrü, hafıza, ön bellek, işlemci, ekran....Tüm bunlar telefonun zamanla gelişen ve geliştikçe onun bir cep telefonundan ziyade ufak bir laptop'a benzemesini sağlayan parçalar. Cep telefonları ve bilgisayarlar arasında hızlı gelişen bir yakınsama (convergence) söz konusu. Bunu hepiniz görebiliyoruz. Yarın bir gün bu yakınsama sayesinde kişisel gözlüklerimizle bu PD(personal device'lar) sayesinde dvd izliyor olacağız, hatta en sevdiğimiz grubun konserini back stage'den izleyeceğiz. vs vs





Cihaz tarafında ki gelişmeler ile oyunlar daha oynanabilir, Ofis programlarımız bu telefonlar üzerinde daha rahat kullanılabilir bir hale gelecek.





Bu kategorinin içeriği dikkat ederseniz zamanla “Mobilite Odaklı İçerik” pazarını hakimliğini elinden alıyor. Bugün artık mobil oyunlar, logo ve melodiden daha çok satmaya basladı... Yakın zamanda bu işin içine filmler'de girecek, kitaplarda... programlarda...





yazının ikinci bölümünde içerik modellerini gruplara ayırmayı ve bu modellerin gelecekte ne gibi değişiklikler geçirebileceği hakkında örnekler verdik.





Üçüncü bölümde ise gelecekte içeriklerin telif hakları ve satış modellerinin nasıl değişebiceği hakkında yazacağım.